Vakfımıza adı verilen Ali Alkan; Anne babası için hayırlı bir evlat, abileri ablaları için candan bir kardeşti. Görevine sadık, amirlerine destek, maiyetine candan bir baba ve büyük bir kardeş, vazife için gözünü budaktan sakınmayan mert ve korkusuz bir askerdi.
Dertliye derman, yaraya merhem, vefalı bir dost, gönlü bol eli açık cömert bir insandı.
Hayalleri vardı her insan gibi istekleri vardı her fani gibi; sevdiğiyle yuva kurmak, çocuklarıyla oynamak, dosta dost olmak, düşmana had bildirmek, sevdikleriyle gülmek, gökyüzünde yıldızları saymak, yağmurda ıslanmak, nefes almak nefes vermek, mutlu olmak, mutlu etmek…
Ama hayat istediği gibi istediğimiz gibi olmadı, bir gece yarısı kara bulutlar çöktü üzerimize, bir hainin kahpe kurşunu deldi geceyi, aldı götürdü hayallerini hayallerimizi.
Vatan sağ olsun demedik çünkü vatan değildi öldüren, vatan için ölmek de vardı ama borcumuz yaşamaktı yaşatmaktı, biri sebep olmuştu öbürleri kurban.
Alim gitti ne mi oldu? Bir derin sızı yüreğimizde, hayatın hengâmesi içinde bazen kaybolan ama hiç bitmeyen hiç dinmeyen…
“Hayat bazen öyle insafsız ki, Küçük bir boşluğunda yakalar; Hissettirmez en zayıf anında, Seni ta yüreğinden yaralar”
Artık o yok, sana düşen; okumaktır dünyayı ve olayları yaradan adıyla, düşünmektir insan olmanın onuruyla, güzel şeyler yapmaktır insanlık adına, iyi insan olmaktır rabbin hakkına, dua etmektir ruhuna, şükretmektir bugününe, varsa imkânın yaşatmak için güç vermektir Vakfına…